|
|
Sabahın 5' inde kör
tokmak, saatin iki çanı arasında olanca gücü ile salınıyordu.
Monoton görevinden sıkılmıştı. Saat yaşamına son verme arzusu
ile komidinin köşesine doğru kararsız devinimlerle ilerliyordu...
Çalar saat; Hayatımızı, zamanın varlığından haberdar eden
alüminyum gövdeli, mekanik şeytan... Her gece, düşten gerçeğe
ayar gözlerimizi. Ve her sabah, suçunun farkındaymışçasına
sürüklerdi ölümünün kollarına. İnsanlara sıcak yataklarında
acı çektiren zamanın tellağı... Sırf bu yüzden en çirkin sesler
takılır onun peşine. Bu yüzden, her gece onu kurmadığımızı
düşünüp, tatlı bir rüyaya dalmayı yeğleriz. Sabahsa, acı sesi
üzerimizi bir yel değirmenin kalın kanatları gibi uğultular
ile tütsüler. Direniriz. Kalkmayacağım, diyemeyiz. Çenesini
kapatmasını yoksa onun kafasını kırabileceğimizi söyleriz
ona.
Son on cm kalmıştı özgürlüğüne, mutlak yalnızlığına
son vermesine... Her sabah insanların kendisine küfürlerle
seslenişlerine, sevilmeyişine, gayesizlerin tüm sorumlusunun
onun seçilmesine -zamanım yok- ; tüm bunlara çelik dişlileri,
alüminyum gövdesi ne kadar daha dayanacaktı. Ya bu histerik
uyandırılmış insanların krizlerine... Biliyorum, her sabah
yaşanan monotonluğun tek sorumlusu sensin: seni Mekanik şeytan.
Çünkü her gece kurulan saatler değildir yalnızca, kurulan
insanın yazgısıdır da aynı zamanda.... Çirkef seslerin yaratıcısı,
çalar saat... Akreple yelkovanın kesiştiği göbeğe hapsetmişiz
zamanımızı... Dünyanın zembereği, tekbir hayatın devinimi,
yaşadıklarımızın müsebbibi; çekil yolumuzdan... Artık! komidinin
kenarından düşecekti, hayatları çalan saat... Bu düşüncelerle
yattığı yerden kendi saatini izliyordu. Tek ayağı salınırken
komidinin köşesinden, üstüne bir çekiç gibi indi sol eli.
Sustular.
Her sabah, sabahın kör karanlıklarında kalkardı.
Her sabah hatırlayamadığı rüyalarını nedense hep bir sorgulardı.
Hatırlayamadığı içinse, kırgındı rüyalarına. Her sabah yüze
vurulan soğuk suyun tüylerini diken diken eden ürpertisi,
ve yalın ayakla çelikten bir marleye basılan günün ilk adımı...
Aslında sadece bunlar bile yataktan çıkmamak için yeterli
bir sebepti. Her sabah dün neler yaptığını düşünür, kendi
kendine hayıflanır dururdu. Farklı bir gün yaşabileceğine
pek bir inancı olmasa da, güzel hayallerle kalkardı yatağından.
Her sabah yatağında sıcak bir kentte yaşamanın hayalini kurardı.
|